Uluslararası İbn Haldun Sempozyumu Prof.Mazrui: “Türkiye daha aktif rol almalı”
Bağcılar Belediye Başkanı Lokman Çağırıcı ile
Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi ‘nin ortaklaşa düzenlediği “Uluslararası
İbn Haldun Sempozyumu HolIday İnn Oteli’nde başladı. Sempozyumun açılışında dünyaca ünlü sosyolog
Prof.Dr. Şerif Mardin, dünyanın önemli entelektüellerinden olan ünlü bilim
adamı Prof.Dr. Ali Mazrui’yi takdim etti.
Ortadoğu’daki bir çok ülkenin kendi iç
sorunlarıyla boğuştuğunu ifade eden Prof.Ali Mazrui, Türkiye’nin İslam
dünyasında daha büyük bir rol üstlenmesi gerektiğine vurgu yaparak aktif bir
rol oynaması gerektiğini söyledi.
Uluslararası Sempozyum’un açılış konuşmasını
yapan Bağcılar Belediye Başkanı Lokman Çağırıcı, Bağcılar’da son altı yılda 6.
Uluslararası sempozyumu gerçekleştirdikleri için çok mutlu olduklarını ifade
etti. Fikir adamlarının ve alimlerin toplumu ayakta tutan önemli şahsiyetler
olduklarına dikkat çeken Çağırıcı, “Bu şahsiyetlerin fikir, düşünce ve ahlaki
yapı ve eserleriyle tanıtılması, anlatılması günümüz insanına yön göstermesi
açısından da çok önemlidir. Bu tür sempozyumlar kültürümüzün kökleriyle
buluşmasına vesile olmaktadır. Değerlerimizi, değer verdiğimiz genç nesillerle
buluşturmaya çalışıyoruz. Bağcılar Belediyesi olarak fikir, sanat ve düşünce
dünyamızın önemli isimlerini anmak ve anlamak için programlar düzenliyoruz. 600
yıl önce ‘Mukaddime’ isimli eseri yazan İbn Haldun’un görüş ve düşünceleri güncelliğini bugün de
korumaktadır. Düzenlediğimiz sempozyum dokuz oturumdan oluşacak. Sunum yapacak
olan 17 ülkeden gelen 41 akademisyen İbn Haldun’u her yönleriyle anlatacaklar.”
“KENNEDY, REAGAN VE TEACHER ONUN FİKİRLERİNDEN
ETKİLENDİ”
1332 yılında doğan İbn Haldun’un Ortaçağ İslam
dünyasının son büyük filozofu olduğuna dikkat çeken Çağırıcı, ABD
başkanlarından Kennedy ile Reagan ile İngiltere eski Başbakanı Teacher’ın da
ekonomik krizden çıkmak için Mukaddime’ye başvurduklarını hatırlattı. Çağırıcı,
Reagan’ın uyguladığı ekonomik uygulamaların ilhamını İbni Haldun’dan aldığını
ifade etti. Bağcılar’ın sosyal ve kültürel faaliyetlerini yürütürken altı yıl önce
uluslararası sempozyumlar yapılması fikrinin ortaya çıktığını belirten
Çağırıcı, sırasıyla “Vefatının 5.
yılında Aliya İzzetbegoviç”, “Hoca Ahmet Yesevi “, “Ulusaldan Yerele
Babılai’den Bağcılar’a Küresel’den Yerele Medya’ ve geçen yıl Balkan Savaşları’nın
100.yılı sebebiyle Balkan sempozyumları gerçekleştirdiklerini anlattı. Bu yılın
başlarında da Uluslararası Gümüşhanevi Sempozyumu’nu düzenlediklerini belirten
Çağırıcı, İbn Haldun Sempozyumu’nu da yaptıkları için çok mutlu olduğunu ifade
etti. Çağırıcı, Kasım ayında da Bosna’da, vefatının 10. Yılında “Uuluslararası
İzzetbegoviç Sempozyumu’nu gerçekleştireceklerini söyledi.
“KÜLTÜREL FAALİYETLERE ÖNEM VERİLİYOR”
Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Rektörü
Prof. Dr. Musa Duman ise yaptığı konuşmada, İslam medeniyet coğrafyasının
yıldızlarından olan İbni Sina, Farabi, İbn Haldun’un asırlar öncesinden
tuttukları ışıklarla günümüzü aydınlatmaya devam ettiklerini söyledi. Duman,
“Bağcılar Belediyesi ile ilk kez toplantı düzenliyoruz. Bağcılar çok önemli sempozyumlara
ev sahipliği yapıyor. Yurt dışından gelen misafirlerimize söylemek isterim ki;
‘Biz belediyelerimizi bu türlü kültürel etkinliklerine 10 yıldır şahit olmaya
başladık. Zannetmeyin ki çok eski yıllarda belediyeler böyle kültürel işlerle
uğraşıyordu. Bu vesileyle Başkanımıza teşekkür ediyorum.” diye konuştu.
Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Mütevelli
Heyeti Başkanı Prof. Dr. Hikmet Özdemir de konuşmasında Yunus Emre’nin ‘İlim
ilim ilmektir, ilim kendin bilmektir’ dediğini hatırlatarak, “Biz önce
kendimizi tanırsak Rabbimizi de kemali anlamda tanımış oluruz. Bu toplantıların
kendimizi tanımaya vesile olduğunu düşünüyorum. Neticesinin hayırlar
getireceğine inanıyorum.” dedi.
Prof. Dr. Recep Şentürk de İbn Haldun
düşüncesinin uygulamalı olarak ele alınmasının önemine işaret ederek şunları
söyledi:
“O,
dünyada çok saygı gören bir bilim adamı. Ancak, çok farklı kesimler farklı
sebeplerden dolayı İbn Hadun’a saygı duyuyor. Bir kısmı İbn Haldun’u
milliyetçiliğin babası olarak görüyor, bir kısmı da Müslüman Marksist olarak
gördüğü için saygı duyuyor. Kimisi de vergi oranlarını azaltma ve devletçi
görüşleri savunduğu için İbn Haldun’a saygı duyuyor. Bazıları da din ile aklı
ve bilimi uzlaştırdığı için bir kısmı da realist düşüncelerinden dolayı ona saygı
duyuyor. Biz onun insanlığın yetiştirdiği diğer büyük üstatlar gibi hala
yaşadığını ve çağdaşımız olduğunu anlatmaya çalışıyoruz.”
“İKİ BÜYÜK İSİM YANYANA”
Konuşmasından önce Prof. Mazrui’yi anlatan Prof.
Mardin de ünlü bilim insanına övgüler yağdırdı Mardin, Mazrui ile ilgili
şunları söyledi:
“Benim nacizane fikrim; O’nun yaptığı işlere
bakılarak söyleyeceklerim vecize olacaktır. O çok büyük bir insan. Birlik ve
beraberlik konularına aile içindeki ilişkileri bütün Müslümanların içerisinde
tartışmış ve bu düşünceyi en güzel ifadeyle anlatmıştır. Katkılarına bakarsak,
çalışmalarında bunların önemini bize sunmuştur. Fikirleri çok önemlidir. Bu
önemi biraz daha azaltarak ta ifade etmiş olabilirim. Mazrui, yalnızca o büyük
insan görevini gerçekleştirememiş
kuzenlerine ve diğer akrabalarına bakan biridir. Onun aynı zamanda
birlik ve beraberlik duygusunu yaymasının yanı sıra sosyoloji ile ilgili
düşünceleri de önemlidir.“
“MÜSLÜMANLARI BASİTLEŞTİRDİLER”
19 Yüzyıl İngiltere’sinde Müslümanları
basitleştirilerek tanımlandığını ifade eden Mardin, “Çünkü Müslümanları
basitleştirerek gösteriyorlardı. Pozitif bir düşünceyle söylediklerini düşünsek
bile bu doğru değildir. Çünkü bir dini inanılmaz derecede karmaşık
değerlendiren bir araştırma için birçok kaynağa ihtiyaç duyulmaktadır. Mazrui de bir sosyolog olarak İslamiyet’e bir
anlam yüklemiştir. Bu da bizler için çoğumuz için dini kurum ve dernekler için
detayları anlayabilmek için yardımcı olan bir taban oluşturma çalışmasıydı.
Mazrui aslında tüm bu kaybolan yorumları yeniden ortaya koymuştur. Bununla
beraber İslam ile alakalı biraz daha basitleştirilmiş bakışa sahip olan herkes
için İslam’ın zenginliğini sunmuş bir kişidir.”
Prof. Mardin, Mazrui sayesinde bir sosyolojik
anlayışın geliştiğine de dikkat çekerek,
güce dayalı bir soyolojik anlayışın mukayesesinin yapıldığını
anlattı. Prof. Mardin, “O güç ve
zenginlik üzerine kurulan medeniyetle sonu olmayan sonsuz dünya medeniyeti
kavramını ortaya koymuştur. Bunlar çalışmalarımızın özünü oluşturuyor. Bu
kavramların altı çizilmeli” dedi.
“ONUN GÖRÜŞLERİ AFRİKA’DA ETKİLİ OLDU”
Prof. Mazrui de , İbn Haldun’un genelde Müslümanlarca ve Araplarca
sahiplenildiğini belirtti. Hayatının çoğunu Afrika’da geçiren bir ilim adamı
olan İbn Haldun’un, Afrikalı olduğunu hatırlatan Mazrui, “O’nun Arapların
sahiplenmesinin dışında Afrika kimliğiyle de anılmasını istiyorum. “ dedi.
Afrika’da Çin, Sovyetler Birliği ve Amerika Birleşik Devletleri ile Avrupalı
ülkeler arasında yüzlerce yıl bir mücadele yaşandığını da belirten Mazrui, Tanzanyalı
Julias Nureri’nin görüşlerinden alıntılar yaptı. O’nun dayanışma ve birliktelik
konularına ağırlık verdiğini belirten Mazrui, “Bu dayanışma, akrabalarla
birlikte kurulabilecek bir dayanışmadır. Sosyalizme bir atıfta bulunuyor.
Buradaki yoldaşlık gibi dayanışma sayesinde İbn Haldun’un görüşleri farklı
zuhur ediyor. Aynı kelimeleri kendi dilinde kullanmıştır.” diye konuştu.
O’nun birliktelik, hısım ve yoldaşlık kelimesini kullandığını hatırlatan
Mazrui, “Bu da bizi sosyalizme götürüyor.”dedi. Afrika’da Maocu Çin, Rusya ve
ABD arasında büyük rekabet yaşandığı da belirten Mazrui, bağımsızlık mücadelesi veren Tanzanya’nın
kuruluş tarihine de değindi.
Çin’in Zambia’da denize bir erişim oluşturmak
istediğini de vurgulayan Mazrui, “Güney Afrika’ya inmeden kolonilerine ulaşmak
istediler. Şu an Çin’lilerin kurduğu tren yolunun kullanıldığını ifade eden
Mazrui, Afrika ülkelerinin yıllarca komünist ideolojiden müzdarip olduğunu
belirtti. Kapitalistlerin de petrol ve diğer yer altı zenginliklerini kullanmak
için mücadele verdiklerini söyledi. Son yıllarda Avrupalı ülkelerin Afrika’da
etkili olduğunu da ifade eden Mazrui,
bölgede Çin, Japonya ve ABD’nin gücünü hissettirdiğini vurguladı.
Mazrui, “ Afrika çok adil olmayan şekilde sömürüldü.” diyen Mazrui, Türkiye’nin de Afrika’ya bir ortaklık sunduğunu belirterek
sözlerini şöyle sürdürdü:
“Yeni oluşumda bir çok projeyi görüyoruz.
Medeniyet oluşumunda ittifak etme projelerini görüyoruz. Ortadoğu’da Mısır,
İran ve Türkiye etkili ülkeler. İsrail, biraz askeri açıdan güçlü ama batının
etkisinde Bu yüzden de batıdan gelen
düşmanları da kendisine çekiyor. Afrika tarihinin ironisidir ki, Türkiye yeni
bir rol geliştiriyor. Mısır ve İran ile kıyaslandığında Türkiye geçmişteki
fırsatları görmezden geldi. Türkiye’nin Afrika üzerindeki nüfusu Osmanlı
Devleti’nden geliyor. Bir çok valilikleri bulunuyordu. Kuzey Afrika’da
etkiliydi. Afrika’da İngiliz ve Mısırlı sermaye sahipleri Sudan’da etkili oldu.
Osmanlıdan sonra etkileri arttı.”
“TÜRKİYE DAHA ÇOK AKTİF OLMALI”
Türkiye’nin artık Cumhuriyet’in ilanından sonra
dünya politikalarında marjinalleştiğini savunan Mazrui, şunları söyledi:
“Genelde Türkiye ile ilgili konuşmalarımda
Türkiye’nin o bölgelerde daha aktif olması gerektiğini söylüyorum. Yeni bir ilişki oluşturmalı. Eskiden onun nüfusu
altındaki ülkelerde etkili olmalı ilişki kurmalı. ABD’nin şu an büyük devletler
birliği olduğunu biliyoruz. Birleşik Krallıklardan bağımsızlık alarak orta
birliktelik oluşmalı. Osmanlı hiçbir zaman post emperyalist hanedanlık
oluşturmaya çalışmadı. “
“TÜRKİYE’YE ÖNEMLİ ROL DÜŞÜYOR””
Türkiye’nin Afrika’da kardeşlik kurması
gerektiğine vurgu yapan Mazrui, Türkiye’nin gücünü hissettirmesi gerektiğini
ifade etti. Mazrui sözlerini şöyle sürdürdü:
“Eski Osmanlı topraklarında bir dayanışma
oluşturmalı. Uzun yıllardır Türkiye Cumhuriyeti neredeyse kendi temsilini
Afrika ülkelerinde iki katına çıkardı. Yeni bir rol biçilmesinde Türkiye önem
kazandı. Hindistan’da ilişkiler on yıllardır sosyal ve eğlence sektörü olarak
devam ediyor. Pakistan’ı Müslüman dünyanın lideri görmek güç. Kardeş ülkeler sıkıntı yaşıyor. İran’ı lider
olarak görmek güç. Bu ülkede de çok zorlu ilişkiler yürüyor. Batı ve İran
arasında. Bu güçlük Müslüman dünyası için de geçerli. Suudi Arabistan’da da
endişe verici meseleler var. Suriye’de yine iç savaş yaşanıyor. Elbette bu
liderlik misyonunu Endonezya’da da zor görebiliyoruz. Çünkü uzak bir yer.
Malezya daha küçük ve daha uzak bir ülke. Bütün bu ülkeler gerekli niteliği
barındırsa bile İslam dünyasında liderlik rolünü üstlenebilmek için
baktığımızda istikrarsızlık ya da uzaklık söz konusu oluyor. Farklı Müslüman
ülkelerin kendine has sorunları var. Onlarda liderlik görmek zor. Elimizde ne
kaldı. Teklifimde Türkiye’yi örnek göstereceğim. Bir süre için bir ekip
oluşturmalıyız. Türkiye ihtiyatlı bir tavır sergiledi. Ancak şimdi bu yaşanan
boşluğu doldurmak durumunda. Politikalarına bakarsak, Osmanlı’nın eski
kolonilerine bazen aceleci bazen yanlış kararlar alabiliyor. Mesela Suriye ile ilgili
politikalarında ihtiyatçı hava var. Ama doğru düşünceleri de var. Doğru
birliktelik düşüncelerini barındırıyor. Özellikle bu baskıcı ve zulümden dolayı
yananlara doğru fikirler besliyor.”
“TÜRKİYE MISIR’DA TEMKİNLİ DAVRANDI”
Türkiye’nin Mısır karşısında da Suriye’deki
olaylara oranla biraz daha temkinli davrandığı ifade eden Mazrui sözlerini
şöyle tamamladı:
“Ancak, genel olarak bu saydığımı öncü Müslüman
ülkeler zorlu bir süreçten geçerken benim teklifim Türkiye’nin daha büyük bir
rol üstlenmesi olacak, önümüzdeki günler için. Medeniyetler ittifakı çok aklı
selim mantıklı bir yaklaşım istiyor, özellikle liderlik için. İbni Haldun gibi
kültür odaklı etkinlikleri gerçekleştirmek ve Müslümanlık tarihinin
kahramanlarını, Müslümanlık kültürünün kahramanlarını ön plana çıkarmak önemli.
Aynı zamanda İbn Haldun çok saygıdeğer Afrikalı kahraman olarak ta biliniyor.
Bu kimliğine gelecekte de bir o kadar dikkat çekilecektir.”
yilmazparlar@yahoo.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder