13.3.16

Kabataş-Bebek Aşiyan arası üç saat-Yılmaz Parlar


PARLAR MEDYA  
Kabataş-Bebek Aşiyan arası üç saat

ZİHİN KÖRSE TRAFİKDE KÖRDÜR.

Ekonominin ilk köşe taşı zaman faktörüdür.

Kabataş-Bebek Aşiyan arası üç saat... Aşiyan’da saat 16 00 da olmam gereken yere, Kabataş’dan 14 00 de bindiğim, Toplu taşıt İETT otobüs ile 17 00 de gidebildim…

Milli servet havaya gidiyor… Durağan trafikde yakılan fosil yakıtın ekonomik kaybınamı acırsın, emisyona, havaya salınan karbon…Hava kirliğine mi ..Kaybolan geri getiremiyeceğiniz, hiçbir şekilde telafi edemiyeceğiniz boşa akan zamanamı acırsın..
Bunları her canlının bakabileceği gözle değilde, insana mahsus zihin ile görmeniz lazım. Zihinizle görürseniz sorunu çözersiniz.



Hemen yazımızın başında söyliyelim. Hedef Büyük şehir Belediye Başkanı ve Vali Değil.. Sadece biz değil, tüm İstanbul onları seviyor. Çalışmalarını takdir ediyoruz. Ancak trafik ile ilgili birim çalışma arkadaşları, onların yoğun çalışma tempolarına ayak uyduramıyorlar…

Yurt dışında, gelişmesini üst düzeylere çıkarmış ülkelere bakdığımızda, soruna sebebiyet veren ilgili, sorumlu tutulur. Her sorunun sahibi olarak Başkanlar hedef alınırsa haksızlık olur.

Şimdi gelelim üç tarafı denizle kaplı ülkemize ve ortasından deniz geçen her ortamda iftiharla söylediğimiz İstanbul’umuza ..İstanbul alternatifleri, deniz kültürü olan başka ülkelerin elinde olsaydı, Nasıl olurdu? İki yaka Avrupa-Asya kıtasını büyük ölçüde deniz yolu ile çözer. Trafiği kabusa değil eğlenceye dönüştürürlerdi.

Bırakın yeni metrobüs yollarını, Bırakın tepeler arası teleferik, hava trenlerini elde mevcutlarla düzenlemelerle büyük ölçüde çözersiniz.

Şehir vapur hatlarını çalıştırırsanız, Turizmi hareketlendirirsiniz. Trafikdeki ekonomi kaybını bırakın, üstelik turizm gelirinizi artırır, İstanbul ilçelerini geliştirir, zenginleştirir ve ekonomiye ivme kazandırırsınız.

Şehir vapur hatlarını Eminönü –Kabataş-Beşiktaş-Sarıyer-R. Kavağı, Kadıköy-Üsküdar- Beykoz-A. Kavağı istikametinde zikzak değilde kıyıya paralel olarak kullanırsanız, seferleri çoğaltırsanız her on veya onbeş dakika içinde tarife seferli vapurlarla kimse beklemeden gidebileceği yere binebildiğinde özel araba trafiğe çıkarma düşüncesinde olmaz.
Başlangıçta yeteri kadar doluluk göstermeyen seferler süreklilik kazandıkca dolum oranları artar. Mevcut Kabataş-Üsküdar, Karaköy-Eminönü-kadıköy seferlerinde olduğu gibi İDO’nun anlaşmalı sivil teknelerin başlangıçta beklemeden kalkarken daha sonraları zamanı uzatınca algı olarak yolcu azalmasına sebeb veren bu kuralsız tarifenin yerine disiblinli bir düzen içinde seferlerin gerçekleşmesi şartıyla.

Her semtde iskele etrafında semt esnafını küçük işletmeleri harekete geçirirsiniz. İstihdamı artırırsınız. Yerli- yabancı turisti Keyfi, pahalı Boğaz sefası yerine normal seferlere çekerseniz. Ayağını karaya ayak basan yerli-yabancı turist daha çok harcama yapar.

Seferleri gece saat 20 00 ye kadar sınırlı değilde, gece en az 24 00 saate kadar hizmeti devam ettirirseniz,
Deniz kültürünüde aşılarsanız. Üç tarafı deniz olan ülkede, balık hala rakı mezesi olmakdan çıkar, Organik beslenme kaynağımız olur. Kıyıları et kokusundan ve otopark çetesinden kurtarırsınız. 

İkinci konu İstanbul’da trafik sıkışıklığına sebeb olan ışık trafiği sorunu var… Yani istatistikden uzak mantık dışı trafik lamba yanma peryotlarından kaynaklanan trafik sıkışıklığı.. Ana yol ana arterde İETT geçtiği yol olmasına rağmen dörtlü kavşakda on beş saniye gibi gülünç zaman aralığında düzenlemenin oluşu, İki araç hareketi sonrası birikmeler. Basit çözüm üç dakikalık zaman verse trafik akabileceği gibi basit matematiksel olguyla zaman yığılması olmaz.

Teknoloji bilim dünyamızda en iyi bilişim uygulamalarını, Avrupa’da hatda Avrupa’ya sığmıyarak, sınırları Dünya’ya taşıyarak bizim yaptığımız, ilgililerce her ortamda dile getiriliyor. Madem biz uyguluyoruz, neden trafik ışıkların yazılımı yok. Günün saatlerine, Haftanın günlerine, Yılın aylarına göre sağlıklı yapılmış verilerle, Üniversitelerle işbrliği içinde, yarışma havasında bu veri - istatistik elde edilmiş olsa çoktan toplanan veri havuzunda neticelere gidilirdi.

Diğer konu toplu Taşımacılık kültürü. Başkanlarımız bizde toplu taşıt kültürü yok diyorlar, nasıl olsun… Bizdeki İETT üstü kapalı kamyon, otobüs taşımacığı değil, utanç verici; ayakda yetmişbeş kişi oturan sayısı otuz kişi yolcu taşıma kapasitesi yazan otobüsde kültürden bahsedilebilir mi? Oldu olacak diğer koltuklarıda kaldırın yolcu taşıma kapasite sayıyı yüzelliye çıkarın..

Metrobüsün geçtiği hatlardan diğer seferler kaldırıldı. Ara hatlardan gelen yolcu metrobüse binmeye mecbur edildi. Zaten pahalı olan ücretlere birde metrobüse biniş ücreti eklendi. Asgari ücretin dörtde birini toplu taşımaya veren çalışan nasıl mutlu olsun.

Bütün gününün, en çok zamanını alan evi işi arası trafikde geçiren kimse bu nedenlerlede sosyal yaşamaya ve ailesi ile ilgilenmeye vakit ayıramıyan kimse nasıl mutlu olsun.

Dini vecibe gereği elini vermeyen tokalaşmayan kadın otobüs içinde temas etmeyen bir tarafı kalmazsa nasıl mutlu olsun… Herkesin annesi, kız kardeşi var. En azından bu konuda hassasiyet gösterilmesi gerekir. Seferler artırılırsa insanlar insan gibi oturarak seyahat ederlerse toplu taşıt kültürü oluşur.
Özel arabada emniyet kemeri takılmadığı için ceza ödeyenlerin yanı sıra, otobüslerde ayakda salkım saçak üzüm gibi sallanan ikilemde hangi kültürden bahsedersiniz.

Ancak gelişmemiş veya az gelişmiş ülkelerdeki manzaralardır bunlar.Toplu taşıtda insan gibi oturarak yolculuk eden kimse özel arabasını çıkarmaz, trafik oluşturmaz.

Taksi dolmuşlara götürü vergi sistemini getirirseniz taksi caydırıcı dolmuş teşvik edici vergi sistemiyle paylaşımı sağlar, başıboş gezen taksi trafiğinden de yolu kurtarırsınız 

Bazı güzergahlar ikili trafiğe müsait olmadığı halde tek istikamet verilmedikce akış sağlanamaz. Tüm bunları alt alta listeler ve zenginleştirirsiniz.
Konsey oluşturur mevcut imkanlarla çareler arar kısa vade çözümlerle orta uzun vade projelerle kördüğüm kabus olmuş trafiği çözerseniz, o zaman çağdaş modern yirmidört saat yaşayan metropolden bahsedebilirsiniz.

Gözle değil zihnimizle görelim. İnsan aklı her şeyin üstesinden gelir. Trafik çözülürse; ekonominin en önemli bir ayağı olan lojistiğe sağlıklı akış sağlar boşa yakıt sarfiyatına, milli servetin yıpranmasına, karbon salınımıyla hava kirliliğine bir nebze  mani olursunuz. Dolayısıyla Çevreye ve ekonomiye hizmet katkı sağlamış olursunuz.

yilmazparlar@yahoo.com  




11.3.16

İTO 38. meclis toplantısı-Yılmaz Parlar


PARLAR MEDYA  
İTO 38. meclis toplantısı

GÜVEN BUNALIMI KÜRESEL EKONOMİYİ ETKİLİYOR

Dünya ekonomisindeki dalgalı seyir hâlâ devam ediyor.


İstanbul Ticaret Odası (İTO) 19. Dönem 38. meclis toplantısını 10 Mart 2016 Perşembe günü İTO Meclis Salonunda gerçekleştirdi. İstanbul Ticaret Odası (İTO) Meclis Başkanı Şekip Avdagiç toplantıyı açarak gündem ve alınan kararlar okunması ve 8 mart Dünya kadınlar günü kutlamasının ardından, Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Çağlar’ı kürsüye davet etti.

İTO Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Çağlar şu başlıklar hakkında konuşmasını yaptı;
-İki kıtayı birbirine bağlayan 3. Köprünün İki ayağı birbirine bağlandı
-Dünya ekonomisindeki dalgalı seyir hâlâ devam ediyor.
-Güven bunalımı,küresel ekonomiyi etkiliyor
-Küresel finans sistemi üretimin ve istihdamın büyümesine katkı vermiyor.
-Hem riski, hem rızkı paylaşalım. Vakıf Katılım ekonomi için hayırlı olsun
-Bankalar, yeni kredi ve limitleri kullandırmaya sıcak yaklaşmıyor
-TOBB olarak, Rusya’ya ziyaret organize etmeye çalışıyoruz
-Yeni dünyada,“esneklik modeli”ni uygulamadan var olmak hayli zorlaştı
-Cumhurbaşkanımızla birlikte Afrika'daydık.
-Afrika...Yeni pazarlar ve fırsatlar alanı.
-Yabancı yatırımcının Türkiye'ye ilgisi devam ediyor.
-MIPIM 2016'ya çıkartma yapıyoruz
-Ticari Faaliyet Endeksi; Üretim Alanında;  Mart'ta 48,9-Nisan'da 51,9-Mayıs'ta 53,7
-Ticaret Alanında; Mart 46,8-Nisan 45,7-Mayıs 50
-Hizmet Alanında; Mart 50,8-Nisan 51,7-Mayıs 57,5
-Genel Ticari Faaliyet Endeksi; Mart 47,7-Nisan 47,3-Mayıs 51,5  puan beklentileri
- Ekonomik beklentileri daha da yukarıya taşımak için Sektörlerin önündeki engeller kalkmalıdır.
 -İstişare toplantılarımız tamamlandı
-Meslek Komitelerinden gelen 43 talebin hepsine olumlu cevap verdik
-Bir yardım eli, bin kardeşlik köprüsü kurar.
-8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nü kutluyorum.
-21 - 25 Mart Konyalılar Haftası'nda buluşuyoruz.

 İTO Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Çağlar “Yılın ilk çeyreği bitmek üzereyken, dünya ekonomisindeki dalgalı seyir devam etmektedir. Piyasalarda temelde güven bunalımı var ve küresel ekonomiyi etkiliyor.”


Çin'de gerçekleşen G20 toplantısında "Helikopter Para Politikası"  teşvik sistemi hakkında Çağlar, "Bu sistemde insanların hesabına doğrudan para yatırarak, onlara teşvik vererek, yani deyim yerindeyse havadan para saçarak ekonomiyi canlandırmaya çalışıyorsunuz. Gelinen nokta bu. Soruyorum o zaman neye yaradı bu çetrefilli finans sistemi? O gelişmiş finansal araçlar, en temel mesele olan üretimin ve istihdamın büyümesine katkı vermiyor. Binlerce yıl önce böyle bir sistemin zaten gün gelip hepimizin ayağına takılacağı söylenmiş. Bu Helikopter Para Politikası ve negatif faiz gibi işi dolandıran çözümlere hiç gerek yok. Sorunların çözülmesi için finans sistemini, reel sektöre uygun şekilde dizayn etmek gerekiyor. Bunun en basit yollarından biri de proje finansman ortaklığı sistemini fonlamanın merkezine taşımak.

Faize dayalı, hatta faizin faizine dayalı, hesaplanamayan riskler içeren ve sonunda hiçbir reel değere dönüşmeyen sanal yatırım araçları, dünyaya tahmininden pahalıya patladı. Kağıt üzerinde büyüyen rakamlar, sonunda milyonlarca kişinin işsiz ve evsiz kalmasına neden oldu."dedi.

Çağlar, üyelerden bankalarla ilgili pek çok sorun geldiğini, bankaların yeni kredi açmaya ve limitleri kullandırmaya sıcak yaklaşmadıklarını, diğer yandan da çekte hapis cezasının kalkmasıyla çekin itibarının da oldukça zedelendiğini belirtdi

Finansmana erişemeyen KOBİ'lerin yüzde 57'sinin bu sebeplerden dolayı kapandığını, çekle ilgili ciddi bir caydırma mekanizmasının şart olduğunu vurguladı.

 İbrahim Çağlar Dış ticaretle özellikle Rusya ilişkileri için “Rusya ile turizm ve ticaret ilişkilerinin yeniden geliştirilmesi adına Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) olarak Rusya'ya ziyaret organize etmeye çalışmaktayız.  Güney Amerika ve Batı Afrika gezileri sonucu   bu bölgelerde dış pazar kayıplarını telafi edebilmek adına önemli fırsatlar var. 2015 yılında 15,6 milyar dolar doğrudan yabancı yatırım çektiğimizi hatırlatan Çağlar  "  Türk ticareti dünyada olumlu bir algıya, itibara sahip. Bunu çok daha fazla kullanmak bizlere düşüyor. İTO'da bu çaba doğrultusunda, ülkemizin markalarını dünya çapında daha çok duyurmak için çalışmalarına devam ediyor.


Fransa'nın Cannes şehrine Uluslararası Gayrimenkul Fuarı MIPIM 2016'ya dev bir çıkarma yapıyoruz. Bugüne kadar  en geniş katılımla, 700 metrekarelik bir alanda, Yaşayan İstanbul maketimiz ve birçok etkinlikle birlikte fuarın en merkezi noktasında ülkemizi, şehrimizi, projelerimizi tanıtacağız.


İnşaat sektörünün hem ülke içinde, hem ülke dışında çok daha fazla potansiyeli var. 1 milyon dolarla dünyanın merkezi şehirlerindeki en prestijli noktalarda en fazla 40-50 metrekarelik gayrimenkul satın alabilirken, İstanbul'da 94 metrekare satın alabiliyorsunuz.


Demek ki bu şehirdeki fiyatlar hala uygun ve yatırımcı için cazip. Nitekim gayrimenkul noktasında önümüzdeki yıllarda en çok gelişecek ilk 10 şehirden biri İstanbul. Ancak bu noktada ürün çeşitlendirmesine gitmekte fayda olduğunu düşünüyorum."açıklamalarında bulundu.

18 Mart Çanakkale Şehitler Günü kapsamında şehitleri andı. 8 Mart Dünya Kadınlar Gününü kutladı.
Ayrıca, Grup No 12 Ekmek un ve unlu mamuller, Ahmet Zeki sarıhan, Grup No 54 Motorlu araçlar Tamir ve İmalatı Mustafa İçöz, Grup No 16 Oteller Bahadır Aşık, Grup No 28 İşletme ve destej hizmetleri Ahmet Karakış, Grup No 25 Gümrük müşavirliği Mehmet Metin Korkmaz,Grup No 22 Şehir içi yolcu taşımacılığı Turgay Gül, Grup No 58 Metal ürünler Mutfak Ekipmanları Kazım Ekinci komiteleri hakkında konuştular.

 yilmazparlar@Yahoo.com

10.3.16

TOPLUMDA KADIN KİMLİĞİ-KONULU PANEL-UĞUR ÖZGÖKER HABERİ


PARLAR MEDYA  
TOPLUMDA KADIN KİMLİĞİ” KONULU PANEL

TOPLUMDA KADIN KİMLİĞİ  
 Bahçeşehir Mektebim Koleji’nde 8 Mart Emekçi Kadınlar Günü nedeniyle “Toplumsal Değişim ve Gelişim Platformu Derneği” ( TODGEP ) tarafından düzenlenen “Toplumda Kadın Kimliği” konulu panelin moderatörlüğünü Tayfun Talipoğlu yaptı. Talipoğlu, siyasi partilerde erkekler kolu olmamasına rağmen kadınlar kolu olduğunu söyledi.
Kadınların birbirinden üstünlüklerini kabul etmedikleri gibi, aralarında dayanışma da olmadığını belirtti.  Kadınların medyada dövülebilir bir varlık olarak çocuklara öğretildiğini ifade etti. Kadınların dövülmesini normal karşılandığını ve giderek erkekleşen bir toplumda erkekleşen kadınların meydana geldiğini söyledi. Kadınların şiddeti erkeklerden daha fazla desteklediğini gördüğünü belirtti ve böylece şiddetin desteklendiğini belirtti. Kadın ile erkek ilişkilerinin sağlıklı olmadığını, demokrasi ve insan haklarının işlemez olduğunu söyledi.  Daha sonra açış konuşmasını yapan Toplumsal Değişim ve Gelişim Derneği” Başkanı Kadir Polat, kadınların toplum içerisinde çeşitli sıkıntılar yaşadığını, bunların taciz, tehdit, tecavüz gibi suçlarda yapılan ceza indirimlerinden kaynaklandığını ve kadın kimliğine saygı gösterilmesi gerektiğini söyledi. Tüm kadın hareketi öznelerini saygıyla andığını ifade etti.  Arel Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Siyaset Bilimci Nursel Sağıroğlu
konuşmasında, kadınlar gününe inanmadığını ve kadın ve erkeğin birlikte bütün olarak değerlendirilmesi gerektiğini, kadın ve erkeğin bir arada olmasının şart olduğunu ifade etti. Bu birlikteliğin keyfinin çıkarılması gerektiğini, son 93 yılda kadın ve erkeğin bir araya getirilmesine yönelik bir düşünce ortaya çıktığını, ama yeni iktidar seçkinlerinin toplumun arka planını yeniden düzenleme çabası içerisine girdiğini söyledi. Toplumda yan yana yeni getirilmiş olan kadın ve erkeğin arasına artık mesafe konulmaya başlandığını gördüğünü öne sürdü. Kadınların bu durumdan memnun olmadığını ve bu şekilde kendi kendini kapatmaya çalışarak toplumsal alandan uzaklaştığını ifade etti. Bu nedenle adam adama markaj yaparak farkındalığın arttırılması gerektiğini ifade etti. Arel Üniversitesi Fen ve Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölüm Başkanı Yardımcı Doçent Yaprak Civelek, kadına yönelik şiddetin 20. Yüzyılda kırılması çok güç şeylerden biri olduğunu ifade etti. Modernleşmenin iyi bir şey olduğunun bilindiğini, oysa kadın için iyi bir şey oluşmadığını ve modernleşme ile başlayan eril karakterin kadınlara zararlı olduğunu söyledi. Kadınların bir sembol üreticisi olarak tanındığını, Ortadoğu toplumunda orta ve üst sınıfın var olan düzeni korumak için erkeksi olarak yetiştirildiğini ve bu anlayışın devamlı pekiştirildiğini ve sürdürüldüğünü söyledi. Kamu düzeninin eril olarak yapılandırıldığını, kadın kültürünün gelişmesi için aile ahlak ile biçimlendirildiğini ve ataerkil söylemin inançla başladığını ifade etti. Kadınların, üzerinde biçimlendirici iktidarı keşfetmek zorunda olduklarını, yıllardır efendi köle ilişkisine benzer bir kadın erkek ilişkisi yaşandığını belirtti. Kadın, ahlak ve mahremiyet içerisine hapsedilmiş bir politik bilgi sistemleri içerisinde konumlandırıldığını, bu nedenle çevremizdeki her şeyin sorgulanması gerektiğini ve öncelikle erkeğin sorgulaması gerektiğini ifade etti. Yazar, Avukat ve Alevi Bektaşi Dernekleri Federasyonu Başkan Vekili Ali Yıldırım günümüzde tüm olumsuzlukların kaynağı olarak erkekleri görmekte olduğunu ifade etti. Uygarlığın bu coğrafyada kadınla başladığını, Anadolu, Kadın ve Ana Tanrıça üçlemesinin bu bölgede oluşturulduğunu söyledi. Fakat daha sonra erkeğin kaburga kemiğinden yaratıldığı söylenen kadının ikinci plana itildiğini belirtti. Tarihte kadının Ana Tanrıça olarak herkesin anası olarak bilindiğini, fakat babanın bilinmediğini ve bu figürün sonradan kültürel kodları işlendiğini ifade etti. Ana Tanrıça’nın tek Tanrı’ya dönüşmesi sonucu kadının ölümünün gerçekleştiğini ve o söylemle birlikte kadının “rahman ve rahim” olduğunu öne sürdü.
info@parlarmedya.com

Beden dili ve mimiklerin yaşamdaki ‘sihirli’ etkisi-Gönül Yıldırım Haberi


PARLAR MEDYA  
Beden dili ve mimiklerin yaşamdaki ‘sihirli’ etkisi

Gönül Yıldırım Haberi


Beden dili ve mimiklerin yaşamdaki ‘sihirli’ etkisi

Beden dili ve mimikleri kullanmanın 5 altın kuralı

Beden dili ve mimiklerin yaşamda ‘sihirli’ etkisinin olduğunu kaydeden AL Danışmanlık Genel Müdürü, Marka Yönetimi ve İnsan Kaynakları Danışmanı Ayşen Laçinel, sözcüklerin etkisinin %7; ses tonu-tonlama-vurgunun etkisinin %37; beden dili-mimiklerin etkisinin %56 olduğunu anlattı. 
Beden dili ve mimiklerin bilinçli kullanılmasının hem yaşamda, hem iş hayatında başarıyı getirdiğini ifade eden Ayşen Laçinel, şunları söyledi:
“Beden dili tüm duygu ve düşüncelerimizi ifade eder. Davranışlar, kelimelerle desteklenmezse, diğer bir değişle söylendiği gibi davranılmıyorsa, bir güvensizlik algısı oluşur. Sözcüklerin, ses tonu-tonlamanın ve beden dilinin aynı ritimde olması gerekir” dedi.

Beden dili ve mimikleri kullanmanın 5 kuralı 

1)Kendini tanıyacaksın, öz algını bileceksin.
2)Seni, çevrenin nasıl algıladığının farkında olacaksın.
3)Öz algınla, algılanan algın arasındaki farkı göreceksin ve tutarlı olmak için çalışacaksın. Öz algınla, algılanan algını tutarlı hale gelmelidir.
4)Beden dili, jest ve mimikler ile sözcüklerinin, eş zamanlı ve doğru kullanılmasını öğrenerek, özü sözü bir olacaksın ve tercih edileceksin.


5)Hedefini belirleyeceksin.

info@parlarmedya.com