MMG ve KÜLTÜR TURİZM BAKANI AYNI GÖRÜŞTE
Mimari medeniyet duruşu,Ülkeyi Turizme ve Geleceğe taşır. Rant uğruna Zerafetden yoksun insan ölçekli olmayan binaların aynılaşma kalıpları şehrin tarihini kültürünü de siliyor.
Genel Başkanlığını Avni Çebi’nin yaptığı Kısa Adı MMG olan Mimar ve Mühendisler Grubu üyeleri 26 kasım 2012 tarihinde Akgün İstanbul Hotel'de düzenlediği çalışma toplantısında T.C. Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay ile bir araya geldi.
Tümata (Türk Musikisini Araştırma ve Tanıtma Grubu) 4000-1000 yıl öncesi gibi ve en yakın tarihli 200 yıl öncesi müzikleriyle orijinal enstrümanlar eşliğinde örneklemeler sunarken nefis konserlerine çay ve hasta iyileştirme rituelleriyle katılımcıları büyülediler.
MMG Genel Başkan Yardımcısı Kadem Ekşi sunuculuk görevini üstlenerek ilk sözü MMG Genel Başkanı Avni Çebi’ye verdi.
Mimar ve Mühendisler Grubu Genel Başkanı Avni Çebi mimarlık adına gittikçe daha da kötüye giden İstanbul görünümünde çok net vahim tablo çizerken sık sık yüksek potansiyelli destek takdir alkışı aldı.
Avni Çebi konuşmasına öncelikle MMG’nin çalışmaları hakkında bilgi verdi.Yapılan çalışmaların sürdürülebilir olmasına son derece özen gösterdiklerini altını çizdi.
Şehircilik üzerine yapılan çalışmalarda herkesin duyarlı olması gerektiğini gelecek nesillerin mimari ve kültürel eserlerimizi görüp göremeyecekleri, koruyup koruyamayacakları yada kullanıp kullanamayacakları hakkında endişe içinde olduklarını vurguladı.
Çamlıca tepesi üzerine yapılacak Camii için “Hem proje süresi kısa hem de özgün bir tasarımı yok. Yapılacak projeler, malzemesiyle, mimarisiyle, estetiği ve fonksiyonuyla bugünün birikimini geleceğe taşıyacak bir yapıda olması gerekirdi. Bizler MMG olarak böyle bir camii için uluslararası yarışmaların düzenlenmesi gerektiğini ifade etmiştik. Yarışma yapıldı ama verilen süre çok kısaydı. Memleketimizde geleceğe ait abidevi bir eserin yapılması için mimarların, şehir plancılarının, sosyologların heyecan duyacağı bir atmosfer maalesef oluşturulamadı. Bizlerin bugünü ve geleceği yansıtan bir eseri ortaya koymaya çalışmamız gerekir. Geleceğe damga vurabilecek mimar ve mühendisler yetiştiren Türkiye'nin, özellikle bu hassas proje için aciz gözükmemesi gerekir. Türkiye'de cami sorununu yok. Neden böyle aceleye getirildiği sorusunun sorgulanması gerekir. Derhal yapılan yarışma iptal edilmeli.Mimarlarımıza yeterli sürenin verilmesi, yeni imkanlar tanınması gerekir.”dedi.
Avni Çebi, konuşmasına Taksim'in Yayalaştırılması planları hakkında; “Çağlayan'daki Adalet Sarayı önünde yapılacağı söylenen meydanın maalesef yapılamadı. Giriş ve çıkışlardaki olumsuzluklar yüzünden meydana çevrilemediğini, benzer şekilde Taksim'de de tekrar hatalara düşülmemesi gerekir.”şeklinde endişelerini dile getirdi.
Ayrıca Çebi “Devletler de toplumlar da zaman zaman kendilerini yeniler Fatih'te yapılan imar düzenlemelerinin de gözden geçirilmesi gerekir. Yaklaşık 200'e yakın tarihi eserin 2012'de yapılan yeni imar planında plandan çıkarılmasına karşı çıkmamız ve imar planından çıkarılan zenginliklerimizi yeniden ihya etmemiz gerekir. Dedi.
Turizmin gereği ve geleceği olarak da "Bugün Türkiye, gelen 10 milyon turisti 30 milyona çıkartmak istiyorsa, bunu AVM'ler açarak yapamaz, tarihini ve kimliğini koruyarak, geleceğe taşıyarak yapabilir. Eğer muhafaza etmemiz gereken değerleri koruyamazsak, bundan 50 yıl sonra kurduğumuz şehirlerde biz insanları neye davet edeceğiz? Niçin insanlar İstanbul'a gelsin? Tüm dünyada yapılmaya çalışılan, şehirleri aynılaştırmak. Binlerce yıldır oluşturulan kültürel birikim, estetik değerler ve farklılıklar aynılaştırılma sürecinde kaybediliyor. Acaba o peşinde koştuğumuz konut projeleri bizleri geleceğe taşıyacak mı? O çok katlı yapılarda insanlarımız yaşlandığı zaman, yada özürlü olduğu zaman yaşayabilecek mi? Çok katlı yapılan binalarda bir arkadaşımız felç getirse çoğu binada bir sedyenin gireceği asansör bile yok.
Bugün 4+4+4 eğitim sistemine geçiliyor ama 5.5 yaşındaki çocuklarımız 3 katlı bahçesi olmayan okullarda okutuluyor. Çocukların ilk sosyalleşmelerinde okullarına yürüyerek gidip gelebilmeleri lazımken, sürekli ellerinden tutularak servislerde taşınan insan konumuna düşüyorlar." Dedi.
Ertuğrul Günay, İstanbul hakkında yanlış atılan adımların kıyı şeritlerin dahada içerlere çekilerek kişisel sahiplemelerin kamuya döndürülmesi konuşmalarına kadar tüm söylenenlere katıldığını aslında söylenecek söz kalmadığı şeklinde destek veren sözlerinden sonra bakanlığın İstanbul’daki çalışmalarını ve Bazı Anadolu çalışmaları hakkında bilgiler verdi.
“Siluetime Dokunma” bu slogandan çok etkilendim.Tüm parlementerlere birer tane gönderdim. Ancak cevap alamadım.”
Mimari eserlerin tarihten kopmadan kültürle iç içe olması gerekir. Gelecek nesillere kaliteli tarihi mirasların bırakılabilir.
Kültür olmadan yapılan turizm eksik ve amaçsız kalır. Anadolu’da binlerce yıllık medeniyetlerin bıraktığı binlerce kültürel eserler mevcut. Kültürel eserlerin çoğu unutulmuş kendi dönemizde sahip çıkmaya başladık.
Milas'ta Selçuklu evlerini, Roma mozaiklerini ve Karya Lahdini bir alan içinde onarmaya çalışmaktayız. Üç farklı medeniyetin nasıl birbirinden etkilendiğini rahatça görebileceğiz.
İstanbul’da yapılan çok katlı yapılar İstanbul’un tarihi mirasını bozdu. Bu yapıları yapanlar büyük bir açgözlülük içinde tarihi kültürü mahvetmiştir.”
İstanbul’da varolan veya varolmaya çalışan tarihi ve kültürel mekanlarına olduğunca özen göstermeye çalıştıklarını söyledi. Çalıştıkları dönemde Sultanahmet civarında ki tarihi yapıların lojman olarak kullanıldığının tespit ettiklerini ve hemen bu lojmanların kaldırılıp tarihi yapıları koruma altına aldıklarını örnek gösterdi. Bu örnek dışında birçok tarihi mekanı tekrardan hayata kattıklarını söyledi. Türk Tarih Müzesi’nin altındaki otoparkı,Topkapı Sarayı’nın avlusunda Matbaa Lisesi’ni,Topkapı Sarayı’nın içinde dört tane askeri deposunu kaldırıp hayata kattıklarını belirtti. Büyükşehirleri yöneten kişilerin Dresden’i,Floransa’yı,Madrid’i görmesi gerektiğini söyleyen Günay, restore edilen binaların tepesine reklam asmanın dünyanın hiçbir ülkesinde hiçbir tarihi mekanında olmadığını belirtti.
Ülkemizden çalınarak yabancı ülkelerde satışa sunulan kültürel eserlerin geri iadesi için çalışma yaptıklarını ve başarılı olduklarını belirten Günay, Süleymaniye Külliyesi’nin altındaki dükkanların önceki dönemlerde satıldığını ve şu anda satış yapılmadığını direk olarak deri imalatı yapıldığını söyledi. İmalat sırasında tehlikeli maddelerin külliyeye büyük derecede zarar verdiklerini sözlerine ekledi. Bu durumu düzeltmek için büyük bir çaba sarf ettiklerini ancak hala tarihi Külliye’nin durumunun iyi olmadığını söyledi. Beyazıt’ta bulunan Koca Ragıp Paşa Kütüphanesi’nde ki vehim durumu kısmen düzelttiklerini ve restorasyonun bitmek üzere olduğunu söyledi.
Ertuğrul Günay, mimari teknikler ve yapı malzemesi bu kadar gelişmişken, oturup var olanlardan birinin taklidini yapılmaması gerektiğini savundu. Günay, Çamlıca'ya yapılacak caminin iki binli yıllara yakışır, İslam mimarisinin geleneğini koruyan, büyüklüğü ile değil güzelliği ile ön plana çıkan bir cami olması gerektiğini ifade etti. "Marifet büyük bir şey yapmak değil zarif bir şey, güzel bir şey yapmak." diyen Bakan Günay, yeni caminin boğaza mücevher gibi dizilmiş camilerin tacı olması gerektiğini söyledi. Günay Çamlıca'ya, Kırım'da bulunan Ak Mescit gibi bir cami yapılması önerisinde bulundu. "İstanbul'da bir Ak Mescit yok. Böyle mücevher gibi bir şey yapalım. Bakın Kırım'da var, Kazan'da var ama İstanbul'da yok. Cesametiyle değil zarafetiyle ortaya çıksın, pırıl pırıl olsun. Tacın yakutu gibi orada gözüksün. Hatta adı da Ak Mescit olsun." dedi. Türkiye’de olan tarihi yapıları ellerinden geldikçe korumaya çalıştıklarını ve dikey yapıları yapmak yerine tarihimize insanımıza uygun yapıların inşa edilmesi gerektiğini, Akdeniz mimarisinde karşısında çıkan kaliteli tarihi yapıların bu emsalsiz şehirde görmek istediğini ve yeni, açgözlü, rant mimarisinin inşa ettiği yapıları görmek istemediğini söyleyerek konuşmasını tamamladı
yilmazparlar@yahoo.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder