11.10.12

Çocuk yaşta evlilik-Yılmaz Parlar

Türkiye
Çocuk yaşta evlilik





Üç çocuğum var. İlk çocuğumu doğurduğumda 17 yaşındaydım.  19’umda ikinci çocuğumu doğurdum. Üçüncü çocuğum şimdi beş aylık. Kocamla doğum kontrolü hakkında hiç konuşmadık. Hamileliklerim sırasında çeşitli hastalıklar geçirdim. – Çocuk gelin, Türkiye

ÇOCUK YAŞTA EVLİLİK
Çocuk yaşta evlilik, ya da diğer bir ifadeyle erken evlilik, en az biri onsekiz yaşından küçük olan iki kişinin, yasal ya da resmi olmayan bir sekilde, evlilik bağıyla birleşmesi anlamına gelir.  Çocuk oldukları için, çocuk eşler özgür ve tam rıza gösterme yetisine sahip olmayan bireyler olarak kabul edilirler; kısacası, çocuk yaştaki evlilikler insan haklarının ve çocuk haklarının bir ihlali olarak değerlendirilmelidir. Türkiye’de, çocuk yaşta evlilik tüm bölgelerde görülmekte olup, diğer faktörlerin yanı sıra kız çocuklarına yönelik takınılan ataerkil tutumlarla bağlantılıdır.
Çocuk yaşta evlilik kız ve erkek çocukları farklı şekillerde etkileyen bir olgudur. Toplamda, dünya genelinde çocuk yaşta evlilik yapan erkek çocukların sayısı kız çocuklara göre çok daha düşüktür.  Kız çocuğu eşler, eşitliğin bulunmadığı evlilik ilişkileri içinde aile içi şiddete ve cinsel istismara karşı da savunmasızdır; hamile kalmaları halinde ise, bedenleri henüz çocuk doğurmaya hazır olmadığı için çoğu zaman gebelikte ve doğumda sorunlar yaşarlar.  Evlenir evlenmez, hem kız hem de erkek çocuklar işgücüne katılmak ve/veya evdeki sorumlulukları üstlenmek üzere çoğu zaman eğitim hayatlarına son vermek zorunda kalmaktadır. 
Çeşitli uluslararası antlaşmalar, sözleşmeler ve eylem programlarında çocuk yaşta evlilik olgusu ele alınmıştır.  Bu belgeler aşağıdakileri içermektedir: 1962 tarihli Evlilik İradesi, Evlilikte Asgari Yaş ve Evliliklerin Kaydedilmesine Dair Sözleşme; Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Tasfiye Edilmesine Dair Sözleşme (1979); Çocuk Hakları Sözleşmesi (1989), ve; 1995 Pekin Eylem Platformu (BM Dördüncü Dünya Kadınlar Konferansının akabinde kabul edilmiştir). Bu uluslararası belgeler zarar verici gelenek ve adetlerin ortadan kaldırılması, kız çocuklarına yönelik şiddet, evliliğe rıza gösterme, asgari evlilik yaşı, evliliklerin kaydedilmesi ve bir eş seçme özgürlüğünü ele almaktadır.
Bu bilgi notu, Türkiye’de çocuk yaşta evlilik sorunu hakkında bilgi vermekte ve sorunun nasıl ele alınabileceğine yönelik tavsiyeler sunmaktadır. Bu not kapsamında ulusal mevzuat kısaca gözden geçirilmekte, konuyla ilgili olarak ülkenin onamış olduğu çeşitli uluslararası standartlara değinilmekte, çocuk yaşta evlilik konusundaki güncel uygulamalar ve tutumlar analiz edilmekte ve çocuk ve kadın hakları alanlarında çalışan uzmanlar ve çocuk yaştaki eşler ile yapılan röportajlara yer verilmektedir.


ÖNERİLER
·         Türkiye İstatistik Kurumu ve Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü tarafından toplanan veriler çocuk yaşta evliliklerin gerçek sayısını vermediğinden, 18 yaşından küçük bireylerin yaptığı evliliklerin sayısını bulmak için alternatif bir araştırmaya ihtiyaç vardır.Ayrıca, il ve ilçelerdeki İnsan Hakları Kurulları resmi olmayan evlilikleri gerekli mercilere bildirmek konusunda aktif rol almalı, bu amaçla muhtarlardan veya yerel yetkililerden bilgi toplamak gibi alternatif yöntemlere başvurmalıdırlar.
·         Çocuk Koruma Kanunu, Türk Medeni Kanunu ve Türk Ceza Kanunu’nda yer verilen çocuk tanımları arasındaki farklılıklar giderilmeli, tüm ilgili mevzuatta evlilik için asgari yasal yaş 18 olarak belirlenmelidir.
·         Sağlık kurumları, tespit eder etmez erken evlilikleri kaydedip gerekli mercilere bildirmelidir. Bu kurumlar aynı zamanda ergen kız çocuklarını çocuk yaşta hamileliğin ve anneliğin ortaya çıkarabileceği riskler konusunda bilgilendirmelidir.
·         Çocuk yaşta evliliklerle ilgili olarak tüm ülke çapında ulusal gündem oluşturulmalı, yerel yetkililer ve hükümet temsilcileri bu gündemi uygulamak için yerel paydaşlarla işbirliği içinde çalışmalıdır. Ayrıca, Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından, çocuk yaşta evlilik konusunda bir strateji geliştirilmeli ve tüm dini yetkililere duyurulmalıdır.
·         Eğitim kurumlarında öğretmenlerle ve okul idarecileriyle yapılacak özel eğitimler yoluyla farkındalık arttırılmalıdır. Eğitimler cinsiyet eşitliği, insan hakları olarak kadın hakları ve kız çocuklarının eğitim alma hakları üzerine hazırlanmış modülleri içermelidir. Toplumsal cinsiyet eşitliği, aile planlaması ve üreme sağlığı konuları ise okul müfredatında yer almalıdır.



yasal MEVZUAT ve ülke bağlamı
Türkiye hem Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Tasfiye Edilmesine Dair Sözleşme (CEDAW)’yi hem de BM Çocuk Hakları Sözleşme (CRC)’sini onamıştır. 2005 yılında kabul edilen Çocuk Koruma Kanunu, Çocuk Hakları Sözleşmesi’nde yer alan ilkelerin çoğunu kapsamaktadır ve Sözleşme doğrultusunda çocukları “18 yaşını doldurmamış kişi” olarak belirlemektedir (Madde 3). Türk Medeni Kanunu’nun 11. Maddesi, “erginlik onsekiz yaşın doldurulmasıyla başlar” ifadesini içermekle birlikte, evliliğin kişiyi ergin kıldığını, yani evlenmesi durumunda 18 yaşından küçük bir kişinin bir yetişkinle aynı hak ve sorumluluklara sahip olduğunu belirtmektedir.
Ancak, Türkiye’nin kanunlarında, onsekiz yaşını doldurmamış bireylerin çocuk olduğunu belirten ortak bir tanım bulunmamaktadır. Örneğin, Türk Ceza Kanunu’nun 6’ncı maddesi, henüz onsekiz yaşını doldurmamış kişileri çocuk olarak tanımlarken, aynı kanunun çocuğun cinsel istismarıyla ilgili 103 ve 104’üncü maddelerinde çocuk, onbeş yaşın altındaki birey olarak tanımlanmaktadır.
Kız ve erkek çocuklarının eşit eğitim hakkı mevzuatta desteklenmektedir. Anayasa’nın 42’nci maddesi eğitim hakkını düzenlemekte ve şöyle demektedir: “Kimse, eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz” ve “ilköğretim, kız ve erkek bütün vatandaşlar için zorunludur ve Devlet okullarında parasızdır.”  Ancak, Mart 2012’de, Türkiye Büyük Millet Meclisi “222 sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanunu”nda değişiklik yaparak zorunlu eğitimi sekiz yıldan oniki yıla çıkaran mevzuatı kabul etmiştir.  Yeni kanun, okul sisteminin dörder yıllık üç kademeye ayrılmasını öngören bir hükmü de içermektedir. Birinci ve ikinci dört yıllık kademe zorunlu örgün eğitimi içerirken, üçüncü dört yıllık kademe ise örgün veya yaygın eğitim şeklinde olabilecektir.  ‘Yaygın (formel olmayan) eğitim’ kavramı uzaktan öğrenmeyi de içerdiğinden, bu çalışma için görüşülen uzmanlar bazı ailelerin bu durumu kız çocuklarını okula göndermemek için bir bahane olarak algılayabileceği ve bunun da kız çocukları için çocuk yaşta evlilik rakamlarında bir artışa neden olabileceği yönündeki kaygıları dile getirmişlerdir.
KİMLER EVLENEBİLİR?
On yıl öncesine kadar, evlilik için kanuni asgari yaş kadınlar için 15, erkekler için ise 17 idi. 2002 yılında revize edilen Türk Medeni Kanunu kanuni asgari yaşı kadınlar için 17’ye çıkararak (madde 124) erkeklerde aranan yaş şartıyla eşitlemiştir. Ne var ki, şu anda uygulanan asgari yaş (17), evlilik için asgari yaşın 18 olması gerektiğini benimseyen uluslararası normlara uygun değildir. 2002 tarihli Türk Medeni Kanunu ayrıca şöyle demektedir:“hakim, olağanüstü durumlarda ve pek önemli bir sebeple onaltı yaşını doldurmuş olan erkek veya kadının evlenmesine izin verebilir.  Şunu belirtmek gerekir ki evlilik için aranan asgari yaş şu anda kadın ve erkek için eşit olsa da, uygulamada erken yaşta evlilikler hala görülmektedir ve çoğunlukla kız çocuklarını etkilemektedir. 
Medeni Kanun’a göre, evliliğe zorlanan kadın şikâyette bulunabilir; kadın ayrıca evliliğin ilk beş yılında evliliğin iptali için dava açma hakkına sahiptir. Türk Ceza Kanunu çocuk yaşta evliliklere karşı özel bir yaptırım içermemektedir. 15 yaş ve altındaki bir çocuğa karşı işlenen cinsel saldırılar, mağdurun şikâyetine tabi olup suç sayılmaktadır. Ancak, şikâyette bulunma hakkı sadece çocuğa verilmekte, ama çocuk da polise gitmenin doğurabileceği sonuçlardan korkabilmekte veya şikâyette bulunma hakkına sahip olduğunun çoğunlukla farkında olmamaktadır.
Türkiye’de, sadece Nüfus Müdürlüklerinde kayıtlı olan resmi nikâhlar yasal olarak tanınmaktadır. Medeni Kanun’un 143’üncü maddesine göre, dini nikâh ancak resmi nikâhtan sonra kıyılabilir, Ceza Kanunu’nun 230’uncu maddesine göre ise resmi nikâhın gerçekleşmesinden önce dini nikâh kıydıran kadın ve erkek iki ila altı ay hapse mahkûm edilmektedir. Dini nikâhlar çok yaygın olup, bazı durumlarda çiftler önce resmi nikâh kıydırmamaktadır. Dini nikâhların resmi bir yürürlüğü yoktur ve aynı zamanda resmi nikâh yaptırmamış olan kadınların kanunlar çerçevesinde çok az hakkı bulunmaktadır. Kocanın ölümü halinde, dul kadın ve çocukları adamın malını miras alamamaktadır ve çiftin ayrılması durumunda kadın nafaka ödenmesi talebinde bulunamamaktadır.
Nüfus Müdürlüklerinde kayıtlı olan resmi nikâhlar Belediye Başkanı veya görevlendirdiği yetkili tarafından kıyılırken, dini nikâhlar çoğu zaman bir imam ya da dini bilgiye sahip başka bir kişi önünde kıyılmaktadır. Çocuk yaşta evliliklerin çoğu bu yolla gerçekleşmektedir. Dini nikâhlarla ilgili resmi veri olmadığı için, Türkiye’deki çocuk evlilikleri ile ilgili doğru istatistiksel verilere ulaşmak mümkün değildir.
AİLE PLANLAMASI VE ÜREME HAKLARI
Türkiye’de, doğum kontrol yöntemlerine ve üreme sağlığı hizmetlerine erişim hakkı, Nüfus Planlama Kanunu’nda vurgulanmıştır.
Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması (kısaca TNSA) 2008 verilerine göre, hâlihazırda evli olan 15-19 yaş kadınların yüzde 62,4’ü herhangi bir zamanda bazı aile planlama yöntemlerini kullanmış olup, yüzde 38,5’i modern bir doğum kontrol yöntemi kullanmıştır. Araştırmanın yapıldığı tarihte evli olan 15-19 yaş kadınların yüzde 40,2’si herhangi bir aile planlama yöntemini kullanırken, sadece yüzde 17,6’sı modern yöntemler kullanmaktaydı. Hem geleneksel hem de modern yöntemlerin en düşük kullanım oranına sahip olduğu yaş grubu ise en genç kadın grubu (15-19 yaş) olmuştur.
Türkiye’de okutulan müfredat cinsel sağlık ve üreme sağlığı konularında yeterli bilgi sağlamamaktadır. Ayrıca, hem müfredat hem de Milli Eğitim Bakanlığı tarafından gerçekleştirilen ek proje ve inisiyatifler sadece üreme sisteminin özelliklerine odaklanmakta olup, bu nedenle doğum kontrol yöntemleri ve üreme sağlığıyla ilgili diğer konularda ergenlerin bilgi ihtiyaçlarını karşılayamamaktadır. Türkiye Gençlerde Cinsel Sağlık ve Üreme Sağlığı Araştırması 2007 verilerine göre, gençler (15-24 yaş grubu) cinsel sağlık ve üreme sağlığı hakkında bildiklerinin çoğunu arkadaşlarından ve yazılı ve görsel medyadan öğrenmektedir. Okullarda yeterli bilgi sağlanmadığından, arkadaşlardan ve medyadan alınan bilgiler gençleri istenmeyen gebelik ve HIV dâhil cinsel yolla bulaşan hastalıklar konusunda daha büyük bir riske sokabilmektedir.
TÜRKİYE’DE çocuk yaşta evlilikLER
Çocuk yaşta evlilik, Türkiye’de iyi araştırılmış bir sorun değildir. Ancak, son yıllarda konuyla ilgili kamu farkındalığı büyük ölçüde artmış, sivil toplum kuruluşları ve akademisyenler tarafından konuyla ilgili araştırmalar yapılmıştır. İlk olarak, bir Kadın STK’sı olan Uçan Süpürge tarafından Türkiye’de erken yaşta ve zorla yaptırılan evlilikler konusunda kapsamlı bir rapor yayınlanmıştır. Çocuk yaşta evliliklerin Türk medyasındaki görünürlüğü de artmıştır.
Elde mevcut olan az sayıdaki araştırma gözden geçirildiğinde, çocuk yaşta evliliklerin Türkiye’nin tüm bölgelerinde gerçekleştiği, ancak bölgesel bir farklılaşmanın da olduğu ortaya çıkmaktadır. Çocuk yaşta çocuk doğurma olgusunun (ki çocuk yaşta evliliği temsil eden bir olgu olarak görülmektedir) en çok görüldüğü bölge Orta ve Doğu Anadolu (%10) iken, en düşük görüldüğü yer Doğu Karadeniz Bölgesi’dir (%3). Kırsal alanlardaki gençlerin (20 yaşın altı) çocuk doğurmaya başlamış olma olasılığı, kentsel alanlarda yaşayan akranlarına göre daha yüksektir (%9’a karşılık %5).
2009’da, Türkiye Büyük Millet Meclisi Kadın ve Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu, Türkiye’deki çocuk evlilikleri sorununa ışık tutmak için “Erken Yaşta Evliliklerin İncelenmesine Dair Alt Komite” kurmuştur. Alt Komite, Türkiye’nin dört ilinde gerçekleştirilen araştırmalardan, akademisyenlerden, kamu görevlilerinden ve STK aktivistlerinden aldığı bilgilere dayanarak Erken Yaşta Evlilikler konulu bir rapor yayınlamıştır. Söz konusu raporda, çocuk yaşta evlilik sorununun cinsiyetler arası eşitsizlikle ve ayrıca kız çocuklarının eğitimleriyle bağlantılı olduğu kabul edilmiştir. Eğitim, kız çocuklarının geleneklere meydan okumasına olanak vererek evliliğin ertelenmesini sağlamaktadır. Bunun aksine, kızlarını okula göndermeyen aileler, henüz çok küçük yaşlardayken kız çocukları için evlilikler ayarlama eğilimindedir. Evlilik ve nişanlılık ilkokulda 20 günden fazla devamsızlık yapmak için istisnai sebepler arasında sayıldığından, bu tür devamsızlıkların ne kadar sık gerçekleştiğini gösteren kayıtlar mevcuttur.  Bu istatistikler, kız çocuklarının çocuk yaşta evliliklerden erkek çocuklarına göre daha fazla etkilendiğini göstermektedir:  E-okul verilerine göre, Mart 2008 – Mart 2009 dönemi için, evlilik/nişanlılık sebebiyle devamsızlık yapan kız çocuklarının sayısı 675, erkek çocukların sayısı ise sadece 18 olmuştur.
TBMM Kadın ve Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu Erken Yaşta Evlilikleri Araştırma Alt Komisyonuna göre, çocuk yaşta evliliğin sebepleri de değişiklik göstermektedir, ancak ekonomik yoksunluk, geleneksel ve dini inançlar, eğitimsizlik, evde aile içi şiddetten kaçma arzusu ve sosyal baskılar temel sebepler arasında yer almaktadır.
Bazı aileler kız çocuklarını sosyoekonomik bir yük olarak görmektedir. Geleneksel ve ataerkil görüşlere sahip yoksul aileler, kızlarını evlendirmeyi beslemek zorunda oldukları kişi sayısının eksilmesi ve başlık parası olarak görmektedir. Türkiye’de başlık parası yasal olmasa da, TNSA’ya göre, evlenen kadınların %14,6’sının ailesi başlık parası almıştır; bu da geleneğin hala devam ettiğini göstermektedir. Başlık parası uygulamasının yaygınlığı, kadınların eğitim düzeyinden etkilenmektedir. Başlık parasının en yaygın olduğu (%40) grup, hiç bir eğitim almamış veya ilkokulu bitirmemiş olan kadınlar olmuştur.
Kız çocuklarının erken yaşta evlendirilmesi uygulaması ayrıca ataerkil anlayıştan, göreneklerden ve geleneklerden de kaynaklanmaktadır. Bazı aileler, çocuk yaşta evliliğin kız ve ailesinin namusunu koruduğuna, zira kızın bekâretini evlenmeden kaybetmesine ve evlilik dışı cinsel ilişkiye girmesine engel olduğuna inanmaktadır.  Kız çocuklarının evlendirilmesini meşrulaştırmak için kullanılan ifadeler, genç yaşta evlendirme yönündeki sosyal baskının ve ataerkil anlayışın dile ne kadar girmiş olduğunu, cinsiyet eşitsizliğini nasıl körüklediğini göstermektedir. “Onbeşinde kız, ya erde gerek ya yerde” ve “kız beşikte çeyizi sandıkta” gibi deyişler, kız çocuklarının erken yaşta evlendirilmesinin kaçınılmazlığının dile nasıl yansıdığını gözler önüne sermektedir.
Çocuk yaşta evliliklerin büyük çoğunluğu görücü usulü ve ailenin kararına dayalı olsa da, bazı durumlarda çocukların kendileri de evlenmeye karar verebilmektedir. Evde şiddet ve baskı görmek, evdeki anlaşmazlıklar, erken yaşta anne ve/veya babanın kaybedilmesi ve/veya üvey anne veya baba bakımına girmek, çocukların evliliği bir çözüm ve kurtuluş yolu olarak görmelerine neden olabilmektedir. Bu gibi durumlarda, genç kızlar görücü usulü evlendirilmeyi kabul edebilmekte veya kaçmak için kendileri evlenmeyi tercih edebilmektedir.
Aile planlaması ve üreme sağlığı hakkında bilgili olunmaması nedeniyle, çoğu zaman çocuk yaşta evlilik ergen yaşta gebelik ve annelik anlamına gelmektedir. 2008 TNSA sonuçları, genç (20 yaşından küçük) annelerin düşük yapma, ölü doğum yapma ve doğumla ilişkili sorunlardan hayatını kaybetme olasılığı yetişkin kadınlara oranla daha yüksektir. Ayrıca, erken yaşta çocuk doğurmak, çocuk eşin eğitim ve iş olanaklarına erişimini engellemektedir.
Türkiye’de çocuk yaşta evlilik yapan kız çocukları çoğunlukla kendilerinden yaşça büyük erkeklerle evlenmektedir. Türkiye’de, kadınlar ve eşleri arasındaki ortalama yaş farkının en büyük olduğu grup genç kadınlar, özellikle de 20 yaşın altındaki kadınlardır (6,6 yıl). Yaşça büyük erkeklerin HIV dâhil cinsel yolla bulaşan hastalıkları taşıma riski genç erkeklere oranla çok daha yüksektir, zira muhtemelen daha fazla cinsel deneyime sahiptirler.  Ek olarak, aradaki yaş farkının büyük olması kadının güvenli seks ve doğum kontrol yöntemi kullanma konusundaki pazarlık gücünü zayıflatmaktadır. Bu iki faktör nedeniyle, 15-19 yaş grubundaki evli kadınlara HIV bulaşma riski daha büyük yaş gruplarındaki kadınlara kıyasla daha yüksektir. 
Erken yaşta evlenen kadınlar ayrıca daha geç yaştaki hemcinslerine göre fiziksel ve cinsel şiddete karşı daha savunmasızdır. Türkiye’de Kadına Yönelik Aile İçi Şiddet Araştırmasına (2008) göre, evlenmiş kadınlar arasında son oniki aylık dönemde eşlerinden fiziksel ve cinsel şiddet görmüş olanların en fazla olduğu (%21) grup, en genç kadınlardan (15-24 yaş) oluşan grup olmuştur.
Çocuk yaşta evlenen kız çocukları genellikle kocalarının aileleriyle birlikte yaşamaktadır. Bu kızlar nadiren eğitimlerine devam etmekte veya iş bulmaktadır, zira damadın anne-babası çoğu zaman bu tür şeyleri desteklememektedir. Bu evliliklerin çoğunda özgürlük kısıtlanmıştır.  Hanehalkı içindeki kararlar çoğu zaman kayınbaba/anne tarafından verilmekte, genç çiftin bu kararlara etki etme gücü bulunmamaktadır. 
ÇOCUK EVLİLİKLERİYLE MÜcadelede iyi uygulamalar
Mevzuatta cinsiyet eşitsizliğinin ortadan kaldırılması. 2002’de Türk Medeni Kanunu’nda (Türkiye’de kadın hareketlerinin gösterdiği çabaların izinde) yapılan değişiklikler kadın ve erkek arasındaki kanuni yaş farkını ortadan kaldırmıştır. Daha önceki Medeni Kanun’da evlilik için asgari yaş sınırı kadınlar için 15, erkekler için 17 iken, yeni Medeni Kanun’da yaş sınırı hem kadın hem erkek için 17 olarak değiştirilmiştir. Yine de, kız çocuklarının erken yaşta evlendirilmesine veya kanunun uygulamasında cinsiyetler arası gözetilen farklara karşı bu mevzuatta hiç bir yaptırım bulunmamaktadır.
Türkiye Büyük Millet Meclisinde Sorunun Kabulü.  2009’da, Türkiye Büyük Millet Meclisi Kadın ve Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu “Erken Evlilikleri Araştırma Alt Komisyonu”nu kurmuş, kurulan bu yeni alt komisyon ise konuyu bir sosyal sorun olarak soruşturmak suretiyle “Erken Yaşta Evlilikler” başlıklı bir rapor yayınlamıştır. Komite aynı zamanda 2012 yılında “Toplumsal Cinsiyet Açıcından Anayasa” başlıklı yeni bir rapor da yayınlamıştır. Her iki rapor da asgari kanuni evlilik yaşı konusunda Medeni Kanun ile Çocuk Koruma Kanunu arasındaki farklılıkların giderilmesi yönündeki ihtiyacı vurgulamış ve tüm ilgili kanunlardaki çocuk tanımının yenilenmesini önermiştir.
İlköğretimde cinsiyet eşitliğinin iyileştirilmesi. BM Çocuk Fonu (UNICEF) ve T.C. Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) tarafından 2003-2010 yılları arasında gerçekleştirilen Haydi Kızlar Okula! Kampanyası, ülke genelinde ilkokula kayıtlarda kız-erkek eşitliğini iyileştirmiştir.  Kız ve erkek çocukların ilkokula kayıt yaptırma oranları arasındaki fark Kampanyanın ilk başlatıldığı 2003 yılında yüzde 7,15’ken,  2008 ve 2009 yılları arasında yüzde 1,02’ye düşmüştür. Kampanya sayesinde,  200.000 kız çocuğu ilkokula kayıt yaptırmıştır. Kampanya sonucunda okula kaydolan kız çocuklarının hangi yaşlarda evlendiklerine dair elde veriler olmasa da, bu kızların en erken 14 yaşında evlenebilecekleri (zira kampanya döneminde ilköğretimi bitirme yaşı 14 idi) göz önüne alınmalıdır.
STK’lar ve Çocuk Hakları Savunucuları tarafından yürütülen kampanya ve projeler.  Sosyal Demokrasi Vakfı 2008-2010 yılları arasında çocuk evliliklerine karşı bir kampanya yürütmüştür. Kampanya bünyesinde, TBMM’de erken yaşta evlilikleri incelemek üzere bir araştırma komisyonu kurulması için dilekçe verilmiştir. Ayrıca, yerel yetkililerle ve paydaşlarla işbirliği içinde İzmir, Diyarbakır, Şanlıurfa, Batman, Mardin ve Balıkesir’de, çocuk yaşta evlilikler konusunda kamu farkındalığını arttırmaya yönelik toplantılar düzenlenmiştir. 2010’da, çocuk yaşta evlilikle ilgili bir diğer proje de, kadın hakları için çalışan bir STK olan Uçan Süpürge tarafından Türkiye’nin 54 ilinde gerçekleştirilmiştir. ‘Çocuk Gelinler: Yıkıcı Gelenekler Ataerkil Sosyal Mirasın Mağdurları”  adlı proje uzmanlarla yapılan toplantıları, erken evliliklerle ilgili film gösterimlerini, çocuk yaşta evlenmiş kadınlarla yapılan tartışma ve röportajları ve TV programlarına katılımı içermiştir. 2010’da, insan hakları, kadın ve çocuk hakları ve üreme hakları ile ilgili çalışmalar yürüten bir STK olan Uluslararası Çocuk Merkezi bir “Çocuğa Yönelik Şiddeti Bildirme ve İzleme Haritası” oluşturmuştur. Çocuğa yönelik şiddetle ilgili diğer haberler arasında, erken yaşta ve zorla yaptırılan evliliklerle ilgili haberler de bu harita sayesinde Ağustos 2011 tarihinden itibaren toplanmaya başlanmıştır.  Çocuklara Yönelik Ticari Cinsel Sömürüsüyle Mücadele Ağı ise 2012 yılında “Gelin Göndermeyelim” adlı bir kampanya başlatmıştır. Kampanya, kız çocuklarının erken yaşta evlendirilmesine son verilmesi için imza toplamış ve çocuk gelinlerin başlık parası için cinsel ve ticari olarak sömürüldüğü gerçeğine odaklanmıştır. Bu kampanya ve projeler, Türkiye’de çocuk evliliklerinin görünürlüğünün arttırılmasına yardımcı olmuştur.















BAŞLICA NOKTALAR
        ALINTILAR
Medeni Kanun’a göre 17 yaşındaki iki kişi evlilik akdine girebilse de, evlilikler daha küçük yaşlarda gerçekleşmektedir. Kanunların uygulaması, çocuk yaşta evliliklerin önlenmesinde etkili olamamaktadır.

Türkiye’de kanunlar erken yaşta evliliğe izin vermektedir.Medeni Kanun, hakim izniyle 16 yaşındaki çocukların evlenmelerini desteklemektedir. Hakimlerin çoğu eril bir zihniyete sahip olduğundan, 16 yaşındaki kız çocuklarının evlenmelerine izin vermektedirler. Uygun evlenme yaşı hakimin kararına bağlı olmamalı, bu konuda mevzuat izlenmelidir. (Kadın Hakları Savunucusu)
Türkiye Büyük Millet Meclisi erken yaşta evlilikleri toplumsal bir sorun olarak kabul etmiştir; ancak, çocuk tanımı Çocuk Koruma Kanunu’nda (18 yaşını doldurmamış bireyler olarak tanımlanmaktadır), Ceza Kanunu’nda (bazı maddelerde 18 yaşını doldurmamış, bazılarında ise 15 yaşını doldurmamış birey olarak tanımlanmaktadır) ve Türk Medeni Kanunu’nda (evlilik için yasal asgari yaşı 17 olarak tanımlamaktadır) hala farklı şekillerde yer almaktadır.

Mevcut yasalar nedeniyle, çocuk yaşta evlilikleri önlemek mümkün olmamaktadır. Farklı çocuk tanımları yasalardan çıkarılmalıdır. Evlilik yaşı, BM Çocuk Hakları Sözleşmesi olduğu gibi mevzuatta 18 olarak belirlenmelidir. Çocuğun nişanlanması ve evlenmesi, Ceza Kanunu’nda da suç olarak tanımlanmalıdır. (Çocuk Hakları Savunucusu)
Yasal açıdan, medeni nikâh kıyılmadan dini nikâhın kıyılmasına izin verilmese de (Medeni Kanun, Madde 143), uygulama Türkiye’de yaygındır. Erken evliliklerin çoğu resmi olmayan dini nikâhlar biçimindedir. Dini nikâhlar kaydedilmediğinden, çocuk yaşta evlilikler hakkında doğru istatistiksel verilere ulaşmak mümkün değildir.


18 yaşın altındaki bireylerce yapılan evliliklerle ilgili veri toplanması noktasında zoluklar bulunmaktadır. Türkiye İstatistik Kurumu evliliklerle ilgili istatistikleri Nüfus Müdürlüklerinden almaktadır. Nüfus Müdürlükleri gayriresmi dini nikahları kayıt altına almadığından, 14-15 yaş çocukların yaptığı evliliklerle ilgili istatistiklerden söz etmek mümkün değildir. Gayriresmi evlilikleri kayıt altına almak için bir yol bulunmalı ve erken evlilikler hakkında doğru istatistiksel verilerin toplanması sağlanmalıdır. (Akademik)
Doğum kontrolü ile ilgili bilgi eksikliği yüzünden, Türkiye’de erken evlilikler erken annelikle sonuçlanmaktadır.  Hem geleneksel hem de modern doğum kontrol yöntemlerinin en az kullanıldığı grubun 15-19 yaş grubu olması, ergen kız çocukları arasında üreme sağlığıyla ilgili farkındalığını arttırılması gerektiğini göstermektedir.

Ergenlerin üreme sağlığı ile ilgili farkındalıklarını arttırmak, erken yaşta yapılan evliliklere karşı alınabilecek önleyici tedbirlerden biridir. Ergenler daha nitelikli cinsel sağlık ve üreme sağlığı hizmetlerine erişebilmelidir. Bu amaçla, kısa süre önce Türkiye’de “Gençlik Danışma ve Sağlık Hizmetleri Merkezleri” açılmıştır. (Devlet görevlisi)
Çocuk yaşta evlilik, ülkenin tüm bölgelerinde yaygın olan bir toplumsal sorundur ve temel olarak kızları etkilemektedir. Geleneklerle ve değerlerle yoğrulmuş olan cinsiyet eşitsizliği, yoksulluğun artması ve eğitimsizlik sonucunda artmakta, kız çocuklarının erken yaşta evlendirilmeleriyle sonuçlanmaktadır.

Liseye gitmek istiyordum, ama babam izin vermedi. Evlenmem ve evde kalmam gerektiğini söyledi. O zamanlar erkek kardeşim okula gidiyordu. Neden ben 15’imde evlendim de o 20’lerinde evlendi? Biliyorum, hepsi kız olduğum için. (Çocuk eş, 22)

















VERİLERE GENEL BAKIŞ



Toplam nüfus (2011):
74,724,269 (2011)

Doğumda ömür beklentisi (2011):                       
74,6 yıl (2011 tahm.).
2011 itibariyle doğumda beklenen ortalama ömür:
erkeklerde 71,5; kadınlarda 76,1.
2011 itibariyle 15 yaşın altındaki nüfusun yüzdesi:
%25,3 (toplam 18.886.575).
2011 itibariyle 15-19 yaş nüfusun yüzdesi:
% 8,45 (tolam 6.317.583).
Ulusal yoksulluk sınırının altında yaşayan nüfus (2010):
% 18
İşsizlik oranı (2012):
% 9
Gençlerde okuryazarlık oranı (erkeğe oranla kadınlardaki oran,
ages 15-24):
% 98 (2009).

Kişi başı sağlık harcaması/yıl (2010):
678 US$.

Başlıca etnik gruplar:
Türk, Kürt

Başlıca dinler (2009):
İslam, Hıristiyanlık, Yahudilik
Başlıca (en çok konuşulan) diller:
Türkçe (resmi dil), Kürtçe

                              
Çocuk yaşta evlilik İSTATİSTİKLERİ

Tablo 1 Gelinin ve damadın yaşına göre evlilikler (2010)
2010’da gerçekleşen toplam evlilik sayısı
Gelinin yaşı (yıl)
Damadın yaşı (yıl)
15 yaş altı
19’a kadar
15 yaş altı
19’a kadar
582715
yok
134874 (%23)
yok
14824 (%0,02)


Tabl0 2 İlk Evlilik Yaşı (2008)

İlk Evlilikte Yaş
%
Kadınların Sayısı
<18
28,2
3.863.732
18
11,5
1.575.635
19-24
47,0
6.439.554
>25
13,3
1.822.257


Erkeklerin ilk evlenme yaşı ile ilgili veri mevcut değildir.

·         TSNA’ya göre, 15-49 yaş kadınlarda ilk evlilik için ortalama yaş 20,8 olup, bu da söz konusu yaş grubundaki kadınların yarısının bu yaştan önce evlendiğini göstermektedir. Erkeklerde ilk evlilik için ortalama yaşa dair veri bulunmamaktadır.
·         15-19 yaş arası kadınlar için yaşa özel doğurganlık oranı 35’tir.
·         15-19 yaşındaki tüm kadınların yaklaşık yüzde 4’ü en az bir doğum yapmıştır. 15-19 yaş grubundaki evli kadınların yaklaşık yüzde 40,8’i en az bir çocuk doğurmuştur.
·         Evlilik yapmış 15-19 yaş arası kadınların yaklaşık yüzde 2,9’u indüklenmiş (istemli)  düşük yapmıştır.

Tablo 3 Yirmi Yaş altı Gebelik ve Annelik (2008)

Yaş Grubu
Canlı doğum yapmış olanlar (%)
İlk çocuğuna hamile olanlar (%)
Çocuk doğurmaya başlamış olanlar (%)
15-19
4
2
6







Yaşı
Canlı doğum yapmış olanlar (%)
İlk çocuğuna hamile olanlar (%)
Çocuk doğurmaya başlamış olanlar (%)
15
0,4
0,0
0,4
 16
1,7
0,5
2,2
17
1,3
3,1
4,4
18
6,6
3,1
9,7
19
9,4
3,5
12,9

Ölü doğumlarla ilgili yaşa özel veriler mevcut değildir.
NotLAR VE REFERANSLAR

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder