11.4.16

19. Avrasya Zirvesinde “Zorunlu Göç; Mülteci Sorunu ve Terörizm-Yılmaz Parlar


PARLAR MEDYA  
19. Avrasya Zirvesinde “Zorunlu Göç; Mülteci Sorunu ve Terörizm

TERÖR VE MÜLTECİ DRAMINDA SANAT

19. Avrasya Zirvesinde “Zorunlu Göç; Mülteci Sorunu

ve Terörizm” konulu oturumda Marmara Üniversitesi Öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Özlem Çuhadar sunumunda terörün tahrip ettiği, Diyarbakır Fatih Paşa Cami örneklemesi, mimarlık tarihinin ve kültürel mirasın aldığı bu yara, farklı din, dil, kültür ve ırkların uzun süredir birlikte dostça, kardeşçe ve barış içinde yaşamlarını sürdürdükleri bu kadim şehirde medeniyetin kültürün izlerini silerken insanlığa vurulan darbedir.

Geçmişinde antik dönem kültürünün temellerini oluşturan, eski Yunan, Roma ve Osmanlı uygarlıklarından günümüzün mimari ve diğer sanat dallarındaki yaratımlarına, yüzyıllar boyunca kültürlerin derinliklerinden modern zamanların sanat anlayışının köklerine kadar esere, Türkiye arkeolojisi ve kültürel sahalarına adını yazdıran tarihi şehre yakışmıyan hak etmeyen insanlığın red ettiği terör şiddetinin vahşiliğini gözler önüne sermesi yeter.

 
Yrd. Doç. Dr. Özlem Çuhadar, Avrasya Zirvesi’nde terör başlığı altında  “Yaratmak ve yok etmek.” Güzellik ve çirkinlik hangisini tercih edersiniz dercesine sadece güzellik, yani sanat kısmından bahsetmek istediğini aktarırken “yok etmek” üzerinden yürümek zorunda kaldı.
Herkesi derinden üzen yaralayan,  Almanya’nın Bonn kentinde düzenlenen UNESCO 39. Dünya Miras Komitesi Toplantısı’nda, UNESCO Dünya Mirası Kalıcı Listesine mimari dokusu itibarı ile giren, kaydedilen Diyarbakır Surları, terör örgütü tarafından harabeye dönüştüğü, bölgede birçok yapının ciddi hasar gördüğü gibi bunlardan biride Fatih Paşa Camisidir.
Pek çok Dünya kültürel miras anlaşmalarından sadece
Lahey konvansiyonu – silahlı çatışma halinde kültürel varlıkların korunmasına ilişkin sözleşmesine göz attığımızda çaresizliğin vahimliği ortaya çıkıyor.
Özlem Çuhadar terörün vandallıkla  tüm Dünyadaki tahrip ettiği sanat şaheseri kültürel miras örnekleri listeledikden sonra, bir hücrenin incelenmesiyle ait olduğu doku ve organı hakkında vereceği bilgi gibi, camiye dikkat çekerken özelliklerini sıralıyor. “Caminin Banisi Bıyıklı Mehmet Paşadır. Osmanlı İmparatoru I. Selim zamanında Safevilerle yapılan savaşın ardından bölgede hüküm süren Dulkadiroğlu Beyliği ortadan kaldırılmış, imrahor Bıyıklı Mehmet Paşa’da 1515’te Diyarbakır’ı ele geçirmiştir.  Bıyıklı Mehmed Paşa, 1516 senesinde Yavuz Sultan Selim tarafından Diyarbakır’a, buranın ilk Osmanlı valisi olarak tayin edilmiştir. Mehmet Paşa’nın Diyarbakır’dan sonra Musul, Mardin gibi beldelerini de fethlerindenden ötürü  “Fâtih” olarak anılmasına sebep olmuştur,  Fatih Mehmet Paşa kendi adıyla anılan bu camiyi h. 922-927 1516–1521 yılları arasında yaptırılmıştır. Kubbelerinin kurşun ile kaplı olmasından ötürü fatih paşa Cami  Kurşunlu cami olarak da adlandırılmaktadır. 1522 (h. 928) senesinde vefat ederek bu camiinin doğu yönündeki haziresine defnedilen Mehmet Paşa’nın bu caminin inşası için birçok arazi ve emlakini vakfettiği bilinmektedir.
Cami birkaç özelliğinden dolayı önemlidir. Öncelikle 500 yıllık bir yapıdır.Üstelik Diyarbakır’da ilk Osmanlı yapısı olmasından dolayı ayrıca önemlidir.
Fatih Paşa cami, plan şeması açısından 16., 17.yy klasik Osmanlı plan şemasında yapılmış bir yapıdır.Yani merkezi plan şemasında yapılmış, önde de 7 bölümlü bir son cemaat yeri bulunmaktadır. Caminin plan açısından klasik Osmanlı üslubunda olması son derece önemlidir. Baldeken plan şeması dediğimiz 4 ayak üzerine taşınan büyük bir kubbe ve onun 4 bir tarafında yarımşar kubbelerden oluşan bu tasarım Osmanlı hatta İslam Mimarisinin en büyük ustası Mimar Sinan’ın İstanbul’daki Şehzade caminin aynıdır. Ancak Fatih paşa cami  şehzade caminden 25 sene önce tasarlanmış olması dikkat çekicidir.

cami süsleme programıyla da büyük önem arz etmektedir. Özellikle burada caminin mihrap ve minberine dikkat çekmek istiyorum. Bu mimari ögeler dönemin özelliklerini yansıtacak şekilde  son derece özenli altın varaklar, yazılar, bitkisel motifler ve mukarnaslarla bezenmiştir. Maalesef minberi ve mihrabı da cami gibi terörden payını almıştır. Yapı ateşe verilip hunharca tahrip edilmiştir.”

Yrd. Doç. Dr. Özlem Çuhadar “Sanat aydınlıktır, ışıktır, Terör karanlıktır. Ama ışık her zaman karanlığı yenmiştir ve yine yenecektir.” Diyerek umutlu olduğunu dile getirdi.

Farklı din, dil, kültür ve ırkların uzun süredir birlikte dostça, kardeşçe ve barış içinde yaşamlarını sürdürdükleri bu kadim şehirde, yine farklı sanat anlayışlarından, farklı kültürlerden, farklı dillerden ve dinlerden sanatçıların oluşturdukları yüzyıllar boyunca ilham alınan, neredeyse hiç eskimemiş, klasikleşmiş, kültürel mirasımızın yok olması sadece yüreklerimizi değil tarihi ve medeniyetide derinden yaralamıştır.



Sınır tanımıyan terörün öldürme yıkma yakma öfke nefretinde insanlığın duyarlılıkla birleşmesi, Tanrının verdiği canı ve tabiatın yok edemediği kültürel mirasları bunlardan korumak olmalıdır.


yilmazparlar@yahoo.com


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder